7 Ocak 2013 Pazartesi

Neden Sosyal Medya Kullanıyoruz ?




Sanal Dünyanın Yadsınamaz Yükselişi

Çok kısa bir süre öncesine kadar Facebook, Twitter gibi sosyal ağlarda biraz da olsa fazla vakit harcayanları anti-sosyal tipler olarak yorumlamaktaydık. Fakat bugün gelinen noktada, ‘ sanal ‘ olarak nitelendirdiğimiz bu alemin , yaşadığımız ‘ gerçek ‘ hayattan bile daha gerçek olduğu kanısı oluşmakta. Sosyal medya, anti-sosyal bireyler yetiştirmekle yargılanırken, bugün bu mecralara uzak kalanların birkaç yıl içerisinde kültürel açıdan ciddi bir eksiklik içerisinde olacaklarını ve dünyayı bir adım geriden takip edeceklerini iddia ediyor uzmanlar. Bizler E-ticaret alanında faaliyet göstermekte olan bir topluluk olmamız dolayısıyla bu riski taşımasak da, gerek bireysel olarak, gerek ekipsel bazda gerekse şirket bazında sosyal medyanın sunmuş olduğu bütün fırsatları, işimizi geliştirmek amacıyla,  en iyi şekilde kullanmak durumundayız.

 Peki nedir bu sosyal medya ? Sanıldığı kadar ‘ sanal ‘ gerçeklerden mi ibarettir ? Ya da gerçek yaşantımız üzerinde ne gibi etkileri vardır ? 

Yıllar sonra sosyal medyanın tarihini kaleme almak isteyenler; muhtemelen  F.Ö. ( Facebook’dan önce ) ve F.S. terimlerini ortaya çıkaracaklardır. Öyle tahmin ediyoruz ki Mark Zuckerberg Facebook’ u kurarken ; 22 yaşında bir genç olarak, bütün dünyayı geri dönüşümü olmayan bir değişimin içine sürüklediğinin farkında değildi. Ya da Alexander Graham Bell; 14 Şubat 1876' da ilk titreşimi göndermeyi başardığı gün sevinçten çığlıklar atarken, bunun birgün ' bir tık ' ile dünyanın öbür ucunu ayaklarımıza getirecek bir teknolojinin ilk adımı olacağını hayal bile etmemişti.

Uzun yıllar gerçek kimliklerini gizleyerek; sanal isim – nick, rumuz - olarak tanımlayabileceğimiz takma adlarla farklı platformlarda kendilerini tanıtan, sayıları çok ciddi rakamlara ulaşan kitlelerin takip ettiği ve halk dilinde ‘ klavye delikanlısı ‘ olarak da lanse edilen aktif kullanıcılar başta olmak üzere bütün internet kullanıcıları, Facebook’ un ilk dönemlerdeki sloganı olan ‘ İlkokul arkadaşımı arıyorum ‘ mantığıyla ilk defa gerçek kimlik bilgilerini taşıyan profillerle karşımıza çıkmaya başladılar. Ve gerçek kimliklerin kullanımıyla birlikte değişim başladı. Devam eden güncellemelerin ardı arkası kesilmezken, hangi saatte, kiminle, nerede, ne yediğimize dair her türlü bilgiyi depolamaya başlayan sonsuz bir veri tabanı merkezi oluştu ve oluşmaya devam etmekte. Akıllı mobil uygulamalarla internete her noktadan erişim mümkün olurken, bütün kullanıcıların internette bırakmış oldukları ‘ ayak izleri ‘ ile hangi sitelerde ne kadar vakit harcadıkları, hangi ürünle ilgilendikleri ve hangi yorumlarda bulundukları gibi bir çok bilgi bu sonsuz veri tabanı merkezine kaydolmaya devam etmekte. Ve böylece perakende kuruluşları, hangi tüketicinin hangi ürüne ihtiyacı olduğu bilgisini saptayabilmekte, ona göre kişiye özel teklifler sunarak olumlu geri dönüşüm ihtimalini artırmaya çalışmaktadır.

Artık şirketlerin kamusal prosedürlere ve tüketici haklarına bağlı kalmaları yeterli gelmemektedir, bu yönlerini sosyal mecralarda tüketicilere uygun bir dille ifade etmek durumundadırlar. Kurumların yapısını bilen sadece yöneticileridir, dışarıdan bakan bir gözün , olması gerektiği gibi bir bakış açısı ile size yaklaşması ise uygun pazarlama ve reklam çalışmaları ile mümkündür. Artık insanlar tek yönlü pazarlama ve reklam çalışmalarından bıkmış durumdalar. En sevdiği diziyi izlerken bile, reklamların başlamasıyla birlikte zapping yapmaktan çekinmemekteler. Gazetelerdeki reklam sayfalarını okumadan hızlı bir şekilde çevirmekteler.  Aynı tepki radyoda da geçerlidir. Bu yüzdendir ki artık reklam çalışmalarında sosyal mecralara ayrılan payın oranı gitgide artmaktadır. Çünkü insanların sosyal medyaya olan inançları artmaktadır. Televizyon reklamlarının tek taraflı oluşu ve ürün sahibi kuruluşun doğal olarak satışa sunduğu bir mal veya hizmeti övmesi kadar normal bir şey olmadığı için, bu alanda yapılan çalışmalara tüketicilerin fazla bir güveni kalmamıştır. Sosyal medya öyle değildir, çünkü orada markanın sahibi tüketicinin kendisidir. Eğer yaptığı ödemenin karşılığını aldığına inanmış ise, markanızın bir avukatı gibi gerekli noktalarda gerektiği gibi sizi savunacaktır. Eğer aksi bir durum söz konusu ise, olumsuz düşüncelerini paylaşmakta ve bunun için gerekirse yeni bir site veya blog oluşturma konusunda ( örnekleri mevcuttur ) ısrarcı olacaktır. 

Peki size görsel veya yazılı basında yer alan ve ürün sahibi tarafında belirli bir mebla karşılığında yapılan reklam mı, yoksa herhangi bir form sitesinde diğer bir kullanıcı tarafından, hiçbir çıkar beklemeden sadece üründe aradığını bulması sonucu onu yüceltmek veya beklediği hizmetle karşılaşmadıkları için eleştirisini sunmak amacıyla yapılan yorum mu daha çok inandırıcı gelmekte ? Kesinlikle ikincisi….Çünkü o yorum kendisi gibi ‘ herhangi birisi ‘ tarafından yapılmakta ve hiçbir çıkar taşımamakta olup , en azından – yorumu yapan reklam verenin kendisi olmadığı sürece – son derece doğal ve gerçekçidir. Artık tüketiciler markaların gerçek sahipleri, o yüzden pazarlama stratejileri belirlenirken, yöneticiler  kurumsal  ve katı  kurallardan vazgeçmeli, kontrolün tek hakimi olamayacaklarını kabullenmeli ve tüketicinin sesine her zamankinden daha çok kulak vermelidir. Bu yüzdendir ki sizlerin şirket olarak bütün paylaşımlarımıza ilgi göstermeniz ve kesintisiz bir katılım içerisinde olmanız, hem kendinizi hem de QNET Promosyon’ u daha iyi tanıtacak ve yeni gerçeklerin yazıldığı bu mecrada ismimizin hak ettiğimiz şekilde duyurulmasını sağlayacaktır.

Bizler de QNET Promosyon olarak sosyal medyada sürekli aktif olmak, şirketimizi, ürünlerimizi, yapımızı, misyonumuzu açıklamak ve kendimizi tanıtmak amacıyla gerekli mecralarda varlığımızı sürdürmeye devam ettik ve edeceğiz.  Taşların sık sık yerinden oynadığı, kuralların durmadan değiştiği, devletlerin yeni kanun çalışmalarına başladığı bu süreçte, sizlerle birlikte sesimizin daha gür çıkacağından hiçbir şüphemiz bulunmamaktadır. 

Gelin, hep beraber bu değişimde biz de yer alalım, hatta değişime yön verenlerden olalım…

QNET Promosyon

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder